Evde balık beslemek dışarıdan bakıldığında oldukça kolay gibi görünse de, aslında dikkatli olunması gereken birçok detay barındırır. Sakinleştirici etkisi, renkli görüntüleri ve su altı dünyasının büyüleyiciliği sayesinde akvaryum hobisi her geçen gün daha fazla kişinin ilgisini çekiyor. Ancak her hobi gibi, bu da bilgi ve sorumluluk ister. Gelişigüzel kurulan bir akvaryum, balıkların kısa sürede hastalanmasına ve hatta ölümüne sebep olabilir. Özellikle yeni başlayanların sıklıkla yaptığı bazı hatalar, balıkların yaşam kalitesini ciddi şekilde etkiler. Neyse ki bu hatalardan kaçınmak mümkün. Bu yazıda, evde balık beslerken yapılan en yaygın 7 hatayı ve bu hataların nasıl önlenebileceğini detaylıca ele alıyoruz.
Balık beslemeye karar verildiğinde genellikle ilk olarak estetik bir akvaryum arayışına girilir. Küçük, sevimli fanuslar ya da minyatür akvaryumlar başlangıçta cazip gelebilir. Ancak bu tarz küçük akvaryumlar, balıkların sağlıklı bir yaşam sürebilmesi için gereken su hacmini ve oksijen dengesini sağlayamaz. Özellikle Japon balıkları gibi hareketli ve hızlı büyüyen türler için bu durum ciddi bir sağlık sorunu oluşturur.
Uygun bir akvaryum seçmek, balık bakımının temelidir. Seçeceğiniz akvaryumun boyutu, beslemek istediğiniz balık türüne göre belirlenmelidir. Örneğin, Japon balıkları için minimum 40 litrelik bir alan gerekirken, küçük tropikal türler için 20–30 litre yeterli olabilir. Akvaryumun şekli de önemlidir. Uzun ve geniş yüzeyli akvaryumlar, hem yüzme alanı sunar hem de suyun oksijenle temasını artırır. Ayrıca akvaryumun yerleştirileceği konum da göz önünde bulundurulmalı, direkt güneş ışığı almayan, serin ve sabit sıcaklıktaki bir alana kurulmalıdır.
Su, balıkların yaşam alanıdır ve kalitesi doğrudan onların sağlığını etkiler. Yeni başlayanların en çok yaptığı hatalardan biri de musluk suyunu doğrudan akvaryuma koymaktır. Musluk suyunda bulunan klor ve ağır metaller, balıkların solungaçlarına zarar verebilir, stres oluşturarak bağışıklık sistemlerini zayıflatır.
Bu durumdan kaçınmak için, musluk suyunu mutlaka bir süre dinlendirmek veya özel su düzenleyici damlalarla klorunu arındırmak gerekir. Ayrıca düzenli su değişimi de çok önemlidir. Akvaryum suyunun haftada bir %20–30’unun tazelenmesi, suyun içindeki amonyak ve nitrat seviyesini dengede tutar. Bu değişim sırasında suyun sıcaklığına dikkat edilmeli, ani sıcaklık farkları balıklarda şok etkisi yaratmamalıdır. Bunun yanında pH, nitrit ve nitrat seviyelerini ölçen test kitleriyle suyun değerleri düzenli olarak kontrol edilmelidir.
“Biraz daha yesin” düşüncesi, balıklarda sık karşılaşılan sağlık sorunlarının başında gelir. Aşırı beslenen balıklar hem sindirim sorunları yaşar hem de akvaryum suyu çabuk kirlenir. Ayrıca yemin suyun dibinde birikmesi, bakteri oluşumuna neden olur. Diğer yandan, yeterince beslenmeyen balıklar ise güçsüz düşer, bağışıklıkları zayıflar ve hastalıklara daha açık hale gelir.
Balıklarınızın ne kadar yediğini gözlemlemek oldukça önemlidir. Genellikle balıklara günde bir veya iki kez, birkaç dakika içinde tüketebilecekleri kadar yem verilmesi önerilir. Artan yemler mutlaka dip çekimiyle temizlenmeli ya da elle alınmalıdır. Ayrıca tek tip yem vermek yerine farklı türlerde yemler (pul yem, granül yem, canlı yem gibi) kullanmak, onların besin çeşitliliğini artırarak daha sağlıklı olmalarını sağlar. Haftada bir gün yem verilmemesi de balıkların sindirim sisteminin dinlenmesine yardımcı olur.
Akvaryum hobisine yeni başlayanların düştüğü en büyük hatalardan biri de farklı türleri aynı akvaryuma yerleştirmektir. Renkleri ve görünümleri hoş olan balıkları bir araya koymak ilk başta görsel olarak cazip gelebilir. Ancak her türün su sıcaklığı, pH değeri, yem ihtiyacı ve davranış yapısı farklıdır. Bazı türler oldukça agresifken, bazıları oldukça sakindir. Bu dengesizlik ciddi kavgalara, yaralanmalara hatta ölümlere sebep olabilir.
Farklı balık türlerini bir araya getirmeden önce, mutlaka bu türlerin birbiriyle uyumlu olup olmadığını araştırmak gerekir. Örneğin Lepistes, Molly ve Neon Tetra gibi barışçıl türler genellikle uyum içinde yaşayabilirken; Beta gibi yalnız yaşamayı tercih eden türler, başka balıklara zarar verebilir. Aynı akvaryumda yaşayan balıkların yüzme alanlarının farklı olması da önemlidir. Bazı balıklar yüzeye yakın yüzerken, bazıları dipte yaşar. Bu farklılıklar, alan paylaşımını kolaylaştırır.
Akvaryumların içindeki su ilk kurulumda tertemiz ve berraktır. Ancak balıkların dışkıları, yem artıklarının dibe çökelmesi ve zamanla oluşan yosunlanma gibi nedenlerle su zamanla kirlenir. Ne yazık ki birçok kişi, bu kirlenmeyi sadece suyun renginden anladığı için temizlik konusunda ya çok geç kalır ya da tüm suyu birden değiştirerek başka bir hataya düşer.
Tüm suyun bir anda değiştirilmesi, balıklar için adeta bir travma yaratır. Bu durum biyolojik dengenin bozulmasına, faydalı bakterilerin yok olmasına ve balıkların bağışıklık sisteminin zayıflamasına neden olur. Akvaryum temizliği düzenli ve kademeli olarak yapılmalıdır. En sağlıklı yöntem, haftalık olarak akvaryum suyunun %20–30’unu değiştirmektir. Bu esnada dip çekimi yaparak dibe çöken tortular temizlenmeli, camlar yumuşak bir süngerle silinmeli ve filtreler gerektiğinde yıkanmalıdır. Unutulmamalıdır ki hijyenik bir ortamda yaşayan balıklar daha az strese girer ve hastalıklara karşı daha dirençli olur.
Evcil hayvan sahiplenmek, sadece beslemek değil; aynı zamanda onları gözlemlemek, ihtiyaçlarını fark etmek ve sağlıklı kalmalarını sağlamaktır. Balıklar konuşamazlar ama davranışlarıyla pek çok şeyi anlatırlar. Ancak birçok kişi balıkların sessizliğine aldanarak davranışlarını yeterince incelemez ve olası sağlık sorunlarını gözden kaçırır.
Örneğin, normalde hareketli olan bir balığın sürekli dibe çökmesi, yüzeye çıkarak nefes almaya çalışması, agresifleşmesi ya da yeme ilgisinin azalması bir hastalığın veya su şartlarında bir bozulmanın habercisi olabilir. Bu nedenle balıklar her gün kısa süreli gözlemlenmeli; davranışlarında belirgin bir değişiklik gözlemlendiğinde vakit kaybetmeden su değerleri kontrol edilmeli ve gerekiyorsa bir veterinere başvurulmalıdır. Erken fark edilen hastalıklar genellikle daha kolay tedavi edilir. Aynı zamanda bu gözlem süreci, balıklar ve sahipleri arasında kurulan bağı da güçlendirir.
Balık beslemeye karar vermek heyecan verici bir süreçtir. Ancak bu heyecan, çoğu zaman plansız ve bilgisizce yapılan alışverişlerle sonuçlanır. Gidilen ilk pet shop'ta tavsiye edilen balık türü alınır, yanında bir akvaryum, birkaç süs ve biraz yemle eve dönülür. Ne yazık ki bu plansız başlangıç, hem balıkların yaşamını riske atar hem de sahibine kötü bir deneyim yaşatır.
Oysa doğru olan, balık alınmadan önce detaylı bir araştırma yapmaktır. Hangi türle başlanacağı, o türün su sıcaklığı, pH seviyesi, yemi, diğer türlerle uyumu gibi konular önceden öğrenilmelidir. Ayrıca alınması gereken ekipmanlar (ısıtıcı, filtre, termometre, su düzenleyici vb.) planlanmalı ve akvaryum kurulumu balıklar eve gelmeden önce tamamlanmalıdır. Böylece balıklar, daha en baştan sağlıklı ve güvenli bir ortama yerleşmiş olurlar. Unutulmamalıdır ki bilgiyle başlayan her hobi, daha uzun soluklu ve keyifli olur.
Blogumuzu okuduğunuz için teşekkür ederiz! Daha fazla bilgi ve ilham verici içerik için diğer blog yazılarımıza da göz atmayı unutmayın. 🐾
Emama Pet Blog