Yavru kediler doğumlarının ilk yıllarını takiben savunmasız olan bağışıklık sistemlerinden ve çevresel etkenlerden dolayı çeşitli sağlık sorunları ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Yavru kedilerde yaygın olarak görülen viral, bakteriyel veya parazit enfeksiyonları tüm hayatî fonksiyonlarını ciddi anlamda etkilemektedir. Genellikle bu enfeksiyon türleri genetik aktarım yoluyla ya da doğumda doku ve organizmaların yapısında, işleyişinde bozuklukların meydana gelmesiyle oluşmaktadır. Yavru kedinizde yaygın olarak görülebilecek sağlık sorunlarını bertaraf etmeniz, onun için refah seviyesi yüksek sağlıklı bir yaşam amaçlamanız önemlidir. Bu yazımızda size olası sağlık sorunları hakkında detaylı bilgi vermeyi amaçladık.
Yavru kedinizin davranışlarını ve fiziksel değişimini yakından takip etmeniz, gözlemlemeniz önemli bir detaydır. Hayatında yolunda gitmeyen bir şeylerin varlığını fark etmek hayat kurtarıcı olacaktır. Karakter yapısında oluşan değişimler, saldırganlık, huysuzluk, iştah kaybı, saklanma ve miyavlama gibi belirtilere dikkat etmeniz gerekir. Farklı davranışlar gösteriyor ise vakit kaybetmeden veteriner hekim desteği almanız elzemdir.
Aşılanmış yavru kediler güçlü bağışık sistemi geliştirmeye başlayarak birçok hastalık ve enfeksiyon türlerine karşı direnç kazanırlar. Bu nedenle 45 günlük olan yavru kediler muhakkak iç-dış parazite karşı aşılarını olmaları gerekir. Devamında büyüme dönemlerini takip eden 1-2 haftalık zamanlarında karma aşı ile süreç ilerlemelidir. Ek olarak lösemi, kist, karma, kuduz gibi aşılarının da ihmal edilmemesi hayatî önem taşır.
Kedi bağışıklık yetmezliği virüsü (FIV), lentivirüs grubundaki retrovirüstür. Enfekte olmuş kedilerde virüs, bağışıklık (immün) sistemine saldırarak tüm enfeksiyonlara karşı direncini kırar ve savunmasız bırakır. FIV ile enfekte olmuş kediler normal yaşamlarına bu virüs ile devam edebilmektedirler fakat günlük yaşamda zararsız denilebilecek mantar, bakteri, protozoa ve virüs gibi grupların saldırısına karşı bağışıklık eksikliği bulunmasından dolayı potansiyel olarak ciddi hastalıklara açık hâle gelirler.
Isırık yarası ile bulaşmaktadır. Agresif amaçla saldırganlık olmadığı müddetçe virüsün saçılımı mümkün değildir. Çiftleşme FIV yayılımı için uygun ortamı sağlamaz. Doğum sırasında doğum kanalı yoluyla veya süt emme döneminde FIV geçişi olabilmektedir.
FIV’in spesifik kesin bir tedavisi yoktur. FIV’li bir kedi farklı bir enfeksiyona maruz kalmadığı sürece yıllarca normal hayatlarına devam edebilmektedir. Veteriner hekimlerin tavsiyesi üzerine bu virüsten korunmanın en doğru yolu, genel sağlık kontrollerinin aksatılmaması, kısırlaştırılmasıdır. Ayrıca eğer dışarı çıkma rutini var ise diğer kedilerle temas olması durumu göz önünde bulundurularak engellenmeli veya kontrol altına alınmalıdır. Dengeli ve doğru diyet (çiğ gıda, pastörize edilmemiş süt gibi parazit ve bakteri taşıyan yiyeceklerden uzak durulmalıdır) programı uygulanmalıdır.
Kedi lösemi virüsü (FeLV), kedi popülasyonlarında sık görülen bulaşma riski oldukça yüksek olan bir diğer retrovirüstür. Kalıcı, klinik olarak semptom göstermeyen (persiste) hastalığı taşıyan kediler FeLV enfeksiyonunun kökenidir. Bağışıklık sistemini baskılayarak anemi ve kanser gibi ölümcül hastalık risklerini barındırır. Virüs kediden kediye dışkı, idrar, salya, burun akıntısı, yalama-temizlenme, ısırık yarası ile yayılır. Ayrıca FeLV’in doğum anında ve sonrasında emzirme yoluyla yavruya geçişi olabilmektedir. FeLV oda koşullarında 1 saatten az varlık sürdüremez.
Etkin bir tedavisi ve aşısı olmamakla birlikte virüsten korunmanın kesin yolu hastalık semptomlarını bilmek ve pozitif kedilerle temastan kaçınılmasıdır.
Parvovirüsün neden olduğu dünya genelinde kedi popülasyonlarında yaygın olarak görülen, bulaşıcı niteliğe sahip ölümcül viral (FPV) bir hastalıktır. Oluşan viral enfeksiyon hücrelerin üretiminin geçici olarak durmasına neden olmaktadır. Virüs uygun ortamda birkaç yıla kadar hayatta kalabilmektedir ve birçok dezenfektana karşı dirençli oldukları için tehlikelidir. Bağırsak astarında ciddi hasara neden olmakla birlikte kan yoluyla lenf bezleri ve kemik iliğine sıçrar.
Spesifik bir tedavisi olmamakla beraber, viral hastalığın derecesinin ağır olması durumunda tedaviye rağmen sonuç üzücü bir şekilde ölüm olmaktadır. Tedavi olarak, geniş spektrumlu antibiyotikler ve intravenöz sıvılar veteriner hekimler tarafından uygulanmaktadır. Yavru kedilerin FPV hastalığa yakalanmamasının en güvenli yolu panlökopeni aşısıdır.
Kedi gribi/ kedi viral üst solunum yolu enfeksiyonlarına neden olan en yaygın virüsler Herpervirüs, Calicivirüsdür. Ancak Chlamydia, Pasteurella, Mycomplasmalar bakterileri de bu hastalığa neden olmaktadır. Hastalığa sebep olan virüslerin türe özgü olduğu diğer evcil hayvanlara bulaşma riskinin olmadığı belirtilmektedir. Üst solunum yolu rahatsızlıklarının yaygın belirtisi burun akıntısı, hapşırma, öksürük, göz akıntısı, hırıltılı soluma olarak kendini gösterir. Virüs taşıyıcısı kediler tarafından diğer kedilere mama, su, tuvalet kabı, taşıma kabı ve insan eliyle yayılmaktadır. Uygun bir ortamda virüs 1 hafta varlığını sürdürebilmektedir. Ayrıca hastalığı geçirmiş veya yakalanmış kediler gizli taşıyıcı olabilmektedirler. Vücut direncinin yüksek olması bu noktada önemlidir çünkü direncin düşmesi anında hastalık nüksedebilir.
Kesin bir tedavisi olmamakla birlikte yoğun antibiyotik tedavisi, vitamin takviyeleri, göz burun için damla, solüsyonlar ile hastalığın ilerleyişi yavaşlatılmaya çalışılmaktadır. Korunma olarak yavru kedilerin karma aşıları mutlaka yapılmalıdır.
Yeni doğan kedilerin doğumda anne sütünden veya biberonla beslenen kedilerin sütten kesilene kadar geçen süre zarfında yeterli gelişememelerini ifade eder. Yavru kedinin doğumundan sonraki ilk birkaç hafta içerisinde sağlığında meydana gelen komplikasyonlar nedeniyle bu ismi almıştır. 4 – 5 haftalık döngüyü kapsayan bu süreçte yeterli miktarda beslenemeyen yavrularda sonuç üzücü bir şekilde ölüm olmaktadır. Gelişim problemi olarak yavru kedilerin hayatında ciddi risk teşkil eder. Annenin yetersiz beslenmesine bağlı olarak veya gebelik sırasında hastalanması nedeniyle yavru kedilerde görülebilmektedir. Annenin tecrübesiz olması, bebeklerini emzirmeye isteksiz olması. Pire, parazit, kene gibi etkenler, bulaşıcı hastalıklar (bakteriyel enfeksiyonlar), genetik problemler ve yatkınlık yavru kedilerin, solan yavru kedi sendromuna maruz kalma riskini artırmaktadır. Hastalık tanısı olarak bakteriyel bir enfeksiyon teşhisi konulursa tedavi edilebilir fakat doğuştan gen aktarımıyla gelen bir sorun var ise tedavi olma şansı bir o kadar düşüktür. Teşhis sırasında yavru kedinin takviyeler ile yaşam şansını yükseltmek yapılması gerekenler arasındadır. Sıvı takviyesi, oksijen desteği, vücut ısısını korumak, beslenme desteği gibi ek destek birimleri ile yavru kediye müdahale edilmelidir.
Yavru kedilerin yukarıda belirtmiş olduğumuz yaygın sağlık sorunları ile karşılaşmaları olasıdır. Bağışıklık sistemleri daha tam olarak gelişmediği için bu hastalıklarla savaşacak savunma mekanizmaları da güçlü değildir. Her türlü virüs, parazit, mantar, toksik etmenlere karşı açık hâle gelirler.
Anne sütü ve anne sütü ile eşdeğer formüle sahip olan süt tozunun yavru kedilerin beslenmesindeki önemi büyüktür. Sütten kesilme dönemlerinde ise yavru kediler, özel olarak formüle edilmiş kalite kuru mama ile beslenmeye devam etmelidir. Güçlü bağışıklık sistemi ve gelişimlerine destek olmak için almaları gereken tüm besin grupları diyetlerinde mutlaka olmalıdır. Yavru kedinizin sağlıklı büyüyüp gelişebilmesi, iyi bir hayat standardı olması için doğru ve dengeli beslenme planlaması yapılmalıdır. Gerekirse ek gıda ve vitamin takviyesi almalıdır. Bu konular hakkında detaylı bilgi için mutlaka veteriner hekiminizden destek almayı ihmal etmeyin.
Ve en önemlisi yavruluk döneminden itibaren başlayan temel ve devam aşılarını mutlaka olması gerekir. Aşı karnesi ile aşı takvimini takip etmeniz mühimdir.