Kediler, doğaları gereği yalnız yaşayan ve avcı özellikleri taşıyan canlılardır. Bu nedenle acılarını ve hastalıklarını gizleme eğilimindedirler. Bu davranış biçimi, evcil kedilerde birçok hastalığın uzun süre fark edilmeden ilerlemesine neden olabilir. Sessizce ilerleyen bu sağlık problemleri, erken fark edilmediğinde ciddi sonuçlara yol açabilir. İşte kedi sahiplerinin çoğunlukla gözden kaçırdığı 10 sessiz sağlık problemi:
Kedilerde üriner sistem hastalıkları sık görülür ve genellikle stres, beslenme bozuklukları ya da genetik yatkınlıkla ilişkilidir. FLUTD, idrar yapmada zorluk, ağrılı idrar, idrarda kan ve sık sık tuvalete gitme gibi belirtiler gösterse de, bazı kediler bu belirtileri sessizce yaşar.
Özellikle erkek kedilerde idrar yolu tıkanıklıkları ölümcül olabilir. Kristal oluşumu ya da mesane taşları idrar akışını engelleyebilir ve bu da böbrek yetmezliğine kadar giden bir süreci başlatabilir. Ev içinde dışkı ya da idrarını farklı yerlere yapma gibi davranış değişiklikleri, FLUTD'nin ilk işaretlerinden olabilir. Veteriner hekimler bu tür hastalıkların önlenmesi için bol su tüketimi, ıslak mama ile beslenme ve düzenli kontroller önermektedir.
Feline Lösemi Virüsü, kedilerde bağışıklık sistemini baskılayan, bulaşıcı ve potansiyel olarak ölümcül bir virüstür. Bu hastalık tükürük, burun akıntısı, idrar ve dışkı yoluyla bulaşabilir. Enfekte olan kediler uzun süre semptomsuz kalabilir.
FeLV, bağışıklık sisteminin çökmesine, anemiye ve kanser oluşumuna yol açabilir. Erken belirtiler arasında iştahsızlık, sürekli yorgunluk, ateş ve kilo kaybı yer alır. Ancak bu belirtiler yavaş ve sinsi şekilde geliştiğinden çoğu zaman gözden kaçar. FeLV’e karşı aşılamalar mevcuttur, özellikle açık alana çıkan kedilerde bu aşının yapılması önemlidir. Veteriner hekiminizle düzenli tarama testleri yapmanız, hastalığın erken tanısını sağlar.
FIP, Feline Coronavirus’un (FCoV) mutasyona uğramasıyla ortaya çıkan ciddi ve genellikle ölümcül bir hastalıktır. Bağışıklık sistemi zayıf olan kediler bu mutasyon karşısında savunmasız kalır. FIP iki farklı formda görülür: “ıslak” (efüzyonlu) ve “kuru” (efüzyonsuz).
Islak formda karın ya da göğüs boşluğunda sıvı birikirken, kuru formda merkezi sinir sistemi ya da gözler etkilenebilir. İlk belirtiler arasında ateş, halsizlik, iştahsızlık ve zayıflama yer alır. Belirtiler çok genel olduğu için teşhis gecikebilir. Gelişen antiviral ilaçlarla FIP yönetimi mümkün hale gelmiş olsa da, hastalığın erken teşhisi halen zorludur ve çoğu kedi sahibi hastalığı ileri evrede fark eder.
Hipertiroidizm, tiroid bezinin aşırı hormon üretmesidir. Özellikle 10 yaş ve üzeri kedilerde yaygındır. Bu hastalık, kedinin metabolizmasını hızlandırır ve ciddi kilo kaybı, artmış iştah, hiperaktivite, ishal ve kusma gibi belirtilere yol açar.
Birçok kedi sahibi, kedisinin çok yemesine rağmen kilo verdiğini fark eder ama bunun yaşla ilgili olduğunu düşünebilir. Oysa bu, hipertiroidizmin tipik bir göstergesidir. Uzun vadede bu hastalık, kalp yetmezliği ve yüksek tansiyona neden olabilir. Erken teşhis ve veteriner desteğiyle diyet, ilaç tedavisi veya radyoaktif iyot gibi tedavi seçenekleriyle hastalık kontrol altına alınabilir.
Diyabet, insülin hormonunun yetersiz üretimi veya hücrelerin bu hormona direnç göstermesi nedeniyle ortaya çıkar. Obez kedilerde ve erkek kedilerde daha yaygındır. Belirtiler arasında aşırı su içme, sık idrara çıkma, iştahsızlık, kilo kaybı ve uyuşukluk bulunur.
Ancak bazı kedilerde bu belirtiler fark edilecek kadar belirgin olmayabilir. Özellikle evde birden fazla kediniz varsa, hangi kedinin fazla su içtiğini ya da sık idrara çıktığını anlamak zor olabilir. Diyabet tedavisinde en önemli adım doğru teşhis ve ardından doğru insülin dozunun ayarlanmasıdır. Ayrıca diyet kontrolü de hayati öneme sahiptir.
Ağız sağlığı sorunları, kedilerde en yaygın ama en çok ihmal edilen problemlerdendir. Diş eti hastalıkları, diş taşı, stomatit gibi rahatsızlıklar kedinin yemek yemesini zorlaştırır, ciddi ağrılara neden olur.
Kediniz yemeğini yavaş yiyor, sadece mama soslarını yalıyor ya da tek taraflı çiğniyorsa bu ağız ağrısı yaşadığını gösteriyor olabilir. Ağız kokusu, salya akıntısı ve tüy yalamada azalma diğer belirtilerdendir. Düzenli diş muayenesi, gerekirse diş taşı temizliği ve evde diş fırçalama uygulamalarıyla bu sorunların önüne geçilebilir.
Kediler çevresel değişikliklere karşı son derece hassastır. Yeni bir ev, başka bir hayvanın gelişi, sahibiyle olan ilişkideki değişimler bile büyük stres yaratabilir. Bu stres sessizce davranışlara yansır: aşırı tüy dökme, saklanma, saldırganlık ya da tüylerini yolma gibi.
Kronik stres bağışıklık sistemini zayıflatır, idrar yolu enfeksiyonları gibi hastalıkların tetikleyicisi olabilir. Kedinizin yaşam alanında güvenli bölgeler oluşturmak, feromon bazlı ürünler kullanmak ve çevresel zenginleştirme sağlamak önemlidir. Stres belirtileri fark edildiğinde veteriner desteği almak gerekir.
Hiperestezi, kedilerde nadir görülen ancak oldukça rahatsız edici bir nörolojik durumdur. Kediler birdenbire sırtlarına dokunulmasına aşırı tepki verebilir, kendi kuyruklarını kovalayabilir ya da aniden çılgınca koşabilirler.
Bu sendromun nedenleri tam olarak bilinmemektedir ancak nörolojik dengesizlik, alerjiler veya stresle ilişkili olabilir. Veteriner hekimler teşhis için genellikle diğer hastalıkları eleyerek ilerler. Tedavi sürecinde ilaçlar, stres azaltıcı önlemler ve davranışsal terapi kullanılabilir.
Kronik böbrek hastalığı, özellikle yaşlı kedilerde çok sık görülür. Böbrek fonksiyonları azaldıkça vücutta toksin birikir ve bu da halsizlik, kusma, iştahsızlık ve kilo kaybına yol açar.
Hastalığın sessizce ilerlemesi, genellikle fark edilmesini zorlaştırır. Kediniz su kabının başında daha çok zaman geçiriyor ya da kumu daha sık ıslanıyorsa, bu bir işaret olabilir. Kan testleri ve idrar tahlilleriyle erken teşhis mümkündür. Tedavi sürecinde özel diyetler, sıvı tedavileri ve bazen ilaç desteği kullanılır.
Genellikle köpeklerle ilişkilendirilse de kediler de kalp kurduna yakalanabilir. Bu parazit sivrisinekler aracılığıyla bulaşır ve kalp ya da akciğerlerde ciddi sorunlara yol açar. Belirtiler arasında öksürük, nefes almada zorlanma, iştahsızlık ve ani ölüm bile olabilir.
Kedilerde teşhis daha zordur çünkü kan testlerinde parazit çoğunlukla tespit edilemez. Bu yüzden koruyucu ilaçların kullanılması oldukça önemlidir. Veteriner hekiminizin önerdiği paraziter koruma programlarını düzenli takip etmeniz, kalp kurdu riskini önemli ölçüde azaltır.
Kediler, hastalık belirtilerini çoğu zaman sessizce yaşarlar ve bu nedenle dikkatli bir gözlem gerektirirler. Düzenli veteriner kontrolleri, sağlıklı bir beslenme düzeni, uygun çevresel koşullar ve davranışlardaki küçük değişiklikleri fark etme becerisi, bu sessiz hastalıkları zamanında teşhis etmenin anahtarıdır.
Her kedi sahibinin, patili dostlarının davranışlarını, beslenme alışkanlıklarını ve tuvalet düzenlerini dikkatle gözlemlemesi gerekir. Unutmayın, bir kedinin sessizliği bazen en büyük yardım çağrısı olabilir.
Blogumuzu okuduğunuz için teşekkür ederiz! Daha fazla bilgi ve ilham verici içerik için diğer blog yazılarımıza da göz atmayı unutmayın. 🐾
Emama Pet Blog